Kripto Bağış

" TÖVBE " 2. BÖLÜM..!



                         " TÖVBE " 


2. BÖLÜM DEVAMI..!

 DAHA ÖNCEDE SÖYLEDİĞİMİZ GİBİ TÖVBEYİ KABUL EDECEK TEK MAKAMIN SAHİBİ;

SUBHAN VE AZİZ OLAN YÜCE ALLAH AZZE VE CELLE RABBİMİZDİR..!

AŞAĞIDA RESİMDE OKUDUĞUNUZ GİBİ TAKDİR VE TASARRUF ALEMLERİN RABBİ YÜCE ALLAH AZZE VE CELLE RABBİMİZİNDİR..!



TÖVBE KONUSUNDA BİR ÇOK MENKIBE VE AKTARILMIŞLIK VARDIR..! 

BU AKTARILMIŞLIKLARDAN BİR TANESİ DE " AT HIRSIZLIĞI " YAPAN BİR KULUN YAPTIĞI TÖVBEDİR..!

BU YAZIYI WATSAPTAN SEVDİĞİM BİR ABİM BANA GÖNDERDİ BAZI DÜZENLEMELERDEN SONRA SİZLERLE PAYLAŞIYORUM..!

Abdullah-ı İlâhî'nin sohbetleri çok tesirli ve faydalı olurdu. Sohbetlerinde ve diğer zamanlarda herkesin gönlünü almaya çok dikkat gösterirdi. Sohbette bulunanlardan birinin bir sıkıntısı, bir müşkülü olsa onun hâlini keşfeder sıkıntısını giderirdi. Sohbetiyle, tereddütleri ortadan kaldırırdı. 
Yine bir gün sohbette, söz çalışmak ve gayretten açılmıştı ve; "İnsan çalışıp, gayret göstermedikçe olgunlaşamaz ve bir mertebeye ulaşamaz." buyurmuştu. Bu sırada sohbetinde bulunan bir âlim, bu sözleri işitince, "at hırsızı kıssası" diye bilinen bir hâdiseyi hatırladı. 


"Peki onun hâli nasıl oldu?" diye düşündü. Abdullah-ı İlâhî, o âlimin kalbinden geçen düşünceleri kerâmetiyle anlayıp, ona doğru dönerek; "Söylediğim söze, at hırsızlığı yapan kimsenin hâli ile karşı çıkmak hâtıra geldi değil mi? Fakat ona da cevap vardır." dedi. Sonra sohbetinde bulunanlara dönüp; "Hiç o hâdiseyi işiteniniz var mıdır?" diye sordu. Ve hâdiseyi şöyle anlattı: 

"Bir hırsız geceleri at çalıp satardı. Ömrünü böyle hebâ ederdi. Bir defâsında da, bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve evliyâsı Ma'rûf-ı Kerhî'nin atını çalmak için ahırına girmişti. Tam atı çözüp götüreceği sırada, ahırın duvarı yarılıp, içeriye bir nûr yayıldı. Bu nûr içinde, iki nûr yüzlü zât gözüktü. Hırsız bu hali görünce, kendini hemen at pisliğinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş içinde boğazına kadar at pisliğinin içine gömüldü. Bu sırada ahırın yarılan duvarının karşısında ki duvardan daha büyük bir yarık açılarak daha parlak bir nûr gözüktü. Bu nûr arasında da, o zamânın kutbu, en büyük velîsi olan ev sâhibi Ma'rûf-ı Kerhî çıktı. Öncekiler onu görünce hürmet göstererek selâm verdiler. Ev sâhibi Ma'rûf-ı Kerhî diğerlerine niçin geldiklerini sorunca; "Falan evliyâ arkadaşımız vefât etti. Onun yerine kimi tâyin edeceğiz? Size arzetmek istedik." dediler. Atların sâhibi olan Ma'rûf-ı Kerhî ; "Onun yerine, at hırsızını tayin ettik." dedi. Soran iki zât da evliyâ olup ricâl-ül-gayb denilen velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, at pisliğine gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu at pisliğinin arasından çıkardılar, gönlünü alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sâhibi ve zamânın kutbu evliyâ Ma'rûf-ı Kerhî'nin yanına gelip, elini öptüler. Sonra hep birlikte vefât eden arkadaşlarının cenâzesini kaldırmaya gittiler."

Abdullah-ı İlâhî, sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan sonra şöyle dedi: 

"Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir çalışma yaptı da ricâl-ül-gayb denilen evliya arasına girdi? diye bir sûal hâtıra gelmesin.


 Çünkü o zavallının at pisliği arasında mahcûbiyetinden ne kadar zorluk ve ne kadar pişmanlık çektiği bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını kesinlikle anlayınca, at çalmak üzere harama yönelişinden dolayı bütün kalbiyle pişmân olup, o zamana kadar yaptığı işlere öyle bir tövbe etti ki, işlediği kötü işlerden gönlü temizleniverdi. YÜCE ALLAHU TEALA'ya yönelip riyâzet çeken kimseler, onun o anda yaptığı tövbeyi nice seneler yapamaz." 



Sohbetin başında kalbinde itirazlar bulunan o âlim, Abdullah-ı İlâhî hazretlerinin bu güzel îzâhını ve tatlı sözlerini dinleyince, içindeki şüphe ve yanlış düşünceler temizlendi.

 Abdullah-ı İlâhî hazretlerinin elini öpüp, özür diledi ve hâlis talebelerinden oldu.

3. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEK..!

İNŞAALLAHU TEALA AMİN.






Yorum Gönder

0 Yorumlar